• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Görsel Destekli Tarih Videoları Sesli Tarih Menüsünde
    • Özgün Tarih Materyalleri
    • Tarihi Fıkralar
    • Tarih Yazılısından İnciler
    • Tübitak Tarih Proje Örnekleri
    • Sınavlar Bölümünde Bilgilerinizi Test Edebilirsiniz
    • Peygamberimizin Hayatı ve Örnek Ahlakı
    • KPSS Sunuları Yenileniyor
    • Bulmacalarla Tarih Öğreniyorum
    • Tarih Sunuları için tıklayınız.
    • En güncel tarih sunuları burada.
Amasya İkinci Bayezid Camii
İkinci Bayezid Camii

    Sultan II. Bayezid adına 1486’da Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından; cami, medrese, imaret, türbe, şadırvan ve çeşmeden ibaret külliye olarak yapılmıştır. 15.yüzyılın son çeyreğinde yan mekânlı camii mimarisinin gelişmiş bir örneğidir. Yapının kuzeyinde altı adet sütunun taşıdığı kemerler üzerine beş kubbeli son cemaat yeri ve içeride ise mihrap ekseni üzerinde büyük ve geniş bir kemer açıklığı ile birbirine bağlanmış arka arkaya iki kubbeyle örtülü dikdörtgen bir mekân ve buraya açılan üçer kubbeli yan mekânlardan ibarettir.
    Mihrap, minber ve taç kapısı genel olarak sade olup beyaz mermerden özenli biçimde yapılmıştır. İhtişamlı taç kapısı, kitabesi, silmeleri, statikleri ile zarif ve özenlidir. Ayrıca ahşap pencere kanatları, 15. y.y. ahşap kündekari tekniğinin en güzel örneklerindendir.
    Caminin batısında, (U) planlı revaklı açık avlulu, on sekiz hücreden ibaret medrese yer almaktadır. Yapı günümüzde İl Halk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.



  
  İkinci Bayezid Külliyesi
 
1.Harim/Muhavvata/Dış avlu:
 Amasya II. Bayezid Külliyesi şu yapılardan kurulmuştu: Cami (imaret), camiin önündeki Büyük Şadırvan, Medrese, Mut'imehane (yemekhane), Matbah, Kilar, Fırın, Ahır, ahırın önündeki Çeşme, mutimehane önündeki Şadırvan, Muallimhanenin Tabhanesi, matbah arkasındaki İki Ev ve İki Ambar ile dört hücreli Hela.[1]
Dört tarafı da kagir (taş ve tuğladan yapılmış) bir duvar ile çevrili olan külliyenin avlusunu çevreleyen surda, ikisi güneyde, ikisi kuzeyde, birer tane de doğu ve batıda olmak üzere toplam altı kapı bulunmaktadır. Külliyenin kuzey tarafı tamamen ırmağa bakmaktadır. Bahçede, 400-500 yıllık anıt ağaçlar bulunmaktadır.
Külliyeyi çevreleyen 120 x 160 m boyutlarındaki avlu içinde, ortada cami, caminin sağ (batı) tarafında büyük bir medrese, sol (doğu) tarafında bir imarethane ve kiler vardır. Avlunun güneydoğu köşesinde türbe (II.Bayezid'in şehzadesi Ahmed'in oğlu Osman Çelebi), kuzey ve güneydoğusunda birer şadırvan, caminin kuzeybatısında da muvakkithane bulunmaktadır
1486 yılında inşası tamamlanan Amasya II. Bayezid Külliyesi, yapılarının uygun ve düzenli dağılımı ile döneminin önemli külliyeleri içerisinde yer almaktadır. Külliyenin havadan çekilen fotoğrafında yapıların uygun ve düzenli dağılımını ve estetik yönünü rahatlıkla görebiliyoruz. Merkezde ye alan caminin sağında ve solunda yer alan medrese ve imaretin aynı hizada konumlandırıldığını, şadırvanın caminin cümle kapısının tam karşısına yapıldığını ve yine iki çınar ağacının da caminin iki yanında simetrik olarak yer aldığını görüyoruz. Bu da bize külliyeyi inşa edenlerin estetik kaygılara sahip olduğunu gösteriyor. Dikkati çeken bir diğer nokta yapıların estetiğini güçlendiren ağaçların kullanılmasıdır. Özellikle de Osmanlı Devleti ile özdeşleşen çınar ağacının kullanılması. Yine cami önünde kesme taştan yapılan bir döşemenin kullanılması da yapıyla uyumu sağlamaktadır. Cami girişinin yüzeyle aynı seviyede olması da bahçeyle bir bütünlük oluşturmaktadır. Ayrıca beyaz mermerden yapılmış sütunlar üzerine oturtulmuş kemerli son cemaat yeri ve revaklar da bu uyumu tamamlamaktadır.  Külliyenin etrafını çeviren duvarda taştan yapılmış ve camii ile uyum içerisindedir. Orijinalinde avluya giriş için beş kapı mevcutken, günümüze dört kapı ulaşmıştır.[2] Caminin doğu yönünde yer alan duvar üzerinde kuş köşkü yer almaktadır. Bu köşk Osmanlıdaki hayvan sevgisini ve ince ruhunu yansıtmaktadır. Bu kuş köşkü de taştan ve binayla uyum içerindedir. Cami de iki kubbe yer almakta olup, doğu ve batı yönünde ve caminin ön bölümünde tel şerefeli iki minare yer almaktadır. Son cemaat yerinin iki ucunda yükselen minarelerden soldakinin gövdesi dikine yivli, sağdakinin gövdesi ise zikzak taş dekorludur. İki minarede piramidal bir pabuca oturtulmuştur. Şerefeler mukarnas taş işçiliğinin en güzel örneklerini teşkil etmektedir.
Klâsik Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden biri olan caminin, 1557’de depremden yıkılan son cemaat yeri ve kubbeleri 1591’de onarılmış. 1651’deki depremde yıkılan bölümleri de 1669’da Merzifonlu İbrahim Ağa ile Ahmet Paşazade Hacı Ali Ağa tarafından onartılmış. 
15.yüzyılın sonlarına ait bir belgede İkinci Bayezid Külliyesi’nin avlusu hakkkında şu bilgiler yer almaktadır: "Ve havlı dıvarınun devri kim yapılmışdur, bin ikiyüz zira'dur. Ve ırmak kenarında olan dıvarın üzerine yonma taş döşenmişdür adam oturmak içün. Ve 'imaret önünde olan havlınun dört kapusı vardur, ikisi ırmak tarafına ve biri şehirden yana ve biri Gök Medrese'den yanadur. Ve bir kapu dahi matbah ardında almışdur arpa ve buğday taşınmak içün ve gayri esbab dahi olduğunca ol kapudan işler. Ve medresenün ve ' imaretün ve matbahun önı ve ardı beraberdür. Şöyle ki, ip dutulsa bir barmak ziyade ya eksük olmamışdur. Ve 'imaret önünde bir kapudan bir kapuya varınca yonma taşla kaldırım almışdur, dört zira' eni üç yüz elli zira' tulıdur. Ve dergah önünde her direk mukabelesinde birer servi agacı dikilmişdür. Ve şadırvanun dört tarafına dört servi dikilmişdür. Ve tesbıh ağaçları dikilmişdür. Ve ırmak kenarına kavak ağaçları dikilmişdür, gölgesi ol taş döşenmiş dıvar üstüne düşer. Ve kıble tarafında olan bagçeye yüz otuz aşulama dikilmişdür. Ve medrese ile 'imaret arası dizme almışdur. Ve 'imaret ile matbah arası dizme almışdur. Ve matbah ile ambarlar öni dizme almışdur. Ve ahur kapusundan balaya varınca dizme almışdur. Havlı içine at girmesün içün gayetde mazbut ve mahfuzdur." Görüldüğü gibi camiden sonra en fazla bilgi avlu hakkında verilmektedir. Buna göre avluya ırmak tarafından iki, Gök Medrese tarafından (batıdan) bir, şehir tarafından (doğudan) bir ve matbah ardında bir olmak üzere toplam beş kapının açıldığı belirtilmektedir. Bu kapılardan bugün camiin güney tarafındaki hariç, diğer dört kapı nispeten özgün biçimlerini korumaktadır. Bu kapılar dışında avlu duvarları, avlu içerisindeki yapıları birbirine bağlayan kaldırımlar, helaya ve şadırvanlara giden yollar, avluya dikilen selvi, kavak ve tesbih ağaçları ile yapılar arasında kalan boşluklara sıra sıra dikilen diğer ağaçlarla ilgili verilen bu bilgiler, dönemin avlu anlayışı ve düzenlemesine açıklık getirmesi bakımından oldukça önemlidir.[3]
 Belgede, külliyenin merkez yapısı olan camiin iki büyük kubbeli olduğu belirtilerek, bu kubbeler ön ve arka olarak tarif edilmektedir. Belgede bu iki kubbe ortasındaki kemere değinilerek, kalınlığı üç zira' 17 (yaklaşık 2.27 m.) olarak verilmektedir. Öndeki kubbenin koltuklarının mukarnaslı ve işlemeli, arkadakinin ise sade yani mukarnassız olduğu ve birer şemse yazıldığı belirtilmektedir. Ayrıca bu kubbenin ortasındaki, etrafı bezemeli büyük bir şemseden ve bu şemsenin de ortasındaki "müsenna hat, ile yazılmış "İnne evvele beytin vud’a ayetinden bahsedilmektedir. Gerideki kubbenin ortasında da bir şemse olduğu zikredilerek, şemsenin ortasının tezyinatlı, etrafında ise müsenna hat ile "İnnema ya'murumesacida'llahi  ayetinin yazılı olduğu belirtilmektedir. Böylece her iki kubbenin ortasında da şemse olarak adlandırılan ve farklı kompozisyonlardan oluşan bezemeli birer göbeğin bulunduğu anlaşılmaktadır. Belgede, ‘’Ve yigirmi bir mukkatta , ve veziri cam pencereler olmışdur." ifadesinden kastedilen, her iki kubbenin kasnakları dışında, mihrap önü mekânı ile arkadaki mekânın vitraylı pencereleri olabilir. Bugün bunların toplam sayısı yirmi bir değil yirmi altıdır. Bu pencerelerin on altı tanesi mihrap önü mekânında, ikisi arka kubbenin altında, dörder tanesi ise yan kanatlardadır. Buradaki "vezin cam" teriminden vitraylı ve dikdörtgen şekilli pencerelerin kastedildiğini anlıyoruz. Vitraylı bu pencereler dışında belgede, "mukatta kapulu" on pencereye daha değinilmektedir. "Mukatta' kapulu" şeklinde ifade edilen pencereler ahşap kanatlı pencereler olmalıdır. Camideki kapılarla ilgili olarak belgede "Ve iki kapu dahi suffelere açılur. İç yüzlerine mukatta' kapular asılmışdur. Ve taş yüzlerine demürden düvazde çember-girih kapular işlenmişdür, açılur, yapılur. Ve cami’ün büyük kapusı" şeklinde geçen bilgilerden, dimide ahşap kanatlı, bir büyük, iki de küçük üç kapının bulunduğu ve bu kapılardan ikisinin dış taraflarında, yani bugünkü muşamba perdelerin yerine, on iki yuvarlak rozetli ve demirden yapılmış dış kapıların olduğu anlaşılmaktadır. Bu üç orijinal kapıdan günümüze sadece, kuzeydeki son cemaat yerinden camiin arka mekânına açılan büyük kapı ulaşmış olup", doğu ve batıdan yan kanatlara açılan diğer iki kapıdan ise hiçbir şey kalmamıştır.[4]
Avluya giriş kapıları ve duvarları taştan yapılmış ve girişleri alçak olduğu için insanlar eğilmek zorunda kalıyorlar. Bu da Osmanlının camiyi Allah’ın evi olarak görmesi ve oraya giren kişinin tevazu göstergesi olarak eğilmesi, Osmanlı Devleti’nin hassasiyetini ve inceliğini göstermesi açısından güzel bir örnektir.
 
İkinci Bayezid Camii
 
                                             Kuş Köşkü-İkinci Bayezid Camii
 
  
  
İkinci Bayezid Camii- Taş döşeme

    Caminin giriş kapısı üzerinde de kitabelerde taş bezeme sanatının en güzel örnekleri bina ile uyumlu şekilde yer almaktadır. Caminin son cemaat yerinin olduğu revakları örten kubbelerin içi de kalem işi süslemelerle kaplıdır. Ayrıca çini üzerine hat sanatının en güzel örnekleri yer almaktadır. Bu da camiye ayrı bir estetik katmıştır. Mermerden yapılmış mukarnaslı kapı ve ahşaptan yapılmış kapılar ve kapılarda yer alan ağaç ve taş bezemeler camiye ayrı bir güzellik akmaktadır. Minarelerin gerek cami ile aynı malzemeden yapılması, yükseklik olarak cami kubbesi ile uyumlu olması camiye ayrı bir estetik katmaktadır.
 
İkinci Bayezid Camii Taç Kapısı


Camilerin giriş kapıları üzerinde de kitabelerde taş bezeme sanatının en güzel örnekleri bina ile uyumlu şekilde yer almaktadır.
İkinci Bayezid Camii’nin taç kapısında, son cemaat yeri pencere alınlıkları ile ahşap kapı ve pencere kapaklarında dönemine ait yazılar yer almaktadır. Bunlardan sadece taç kapı üzerindeki inşa kitabesinin hattatı belli olup, ahşap ve çinilerdeki diğer yazılar buna kıyaslanarak bunların da aynı sanatkârın elinden çıktığı söylenebilir. Yapıdaki yazı türleri celi sülüs ve ma’kılî, dili ise Arapça ve Farsça’dır. Çinilerin haricindeki bütün yazılar kabartma tekniğiyle hakkedilmiştir. İnşa kitabesinin latinize metni şöyledir: a. Sağ kapı yuvasının üzeri: 1. Vaka’a haze’l binâü imâraten 2. Li- kulûbi’l fukarâi ve’leh’ali 3. Bi’l-emri’l ‘âlî lâ zâle nâzifen 
 
 
b. Taç kapı kemerinin üzeri: 1. Üsveti sâdâti’l-guzâti ve’l- mücâhidîn kudveti sanâdîdi esâtîri’s sel’at’ini  2. Sultâni’l-bereyni ve hâkâni’l-bahrayn es-sultâni’ni’s-sultân ebu’l-feth  3. es- Sultân Bâyezid bin es-sultân Muhammed bin Murâd Han halleda’llâhü mülkehû 
 
 
c. Sol kapı yuvasının üzeri: 1. Ve sultânehû ve efâda ‘alâ  2. ‘l-‘âlemeyni birrahû ve ihsânehû 3. Ve’ttefeka’l- feragu bi-‘avni’llahi 4. Ve tevfîkıhî fi’ş-şehri recebi’l-mübarek 5. Seneti ihdâ ve tis’îne ve ve semânimâ (yeh)  6. Ve li-kevni’l-binâi ‘ame’l-feyzi  7. Kâne’l- itmâmü ‘âme feyyâz  8. Ketebehu ad’afü’l-âhi ‘Ali bin Mezid
 
 
 
Anlamı: Bu bina, fakirlerin ve ahâlinin kalplerini hoşnut edebilmek maksadıyla, kılıç ve kalem erbâbını güzel ahlâkı ve asil hasletleriyle kendine bağlayan, halk topluluklarının idaresini elinde tutan, en âdil ve en büyük sultanın yüce emri-ki o emri günler ve geceler devam ettikçe geçerli olsun- üzerine bir imâret olarak gerçekleştirilmiştir. O(sultan), mücâhidlerin ve gâzîlerin büyüklerinin örneği, sultanlar halkasının yiğitlerinin önderi, karaların sultânı ve denizlerin hâkânı, fethin babası, Murad Han oğlu Mehmed oğlu Sultan Bâyezid Han’dır. Allah onun yönetimini ve saltanatını ebedîleştirsin ve her iki dünyaya da iyilik ve ihsânını yaysın. Bu bina, Allah’ın izniyle ve yardımıyla 891 yılının mübârek Recep ayında tamamlanmıştır. Binanın yapımına “feyz= bolluk (ebced hesabıyla Hicrî 890)” yılında başlanmış, “feyyaz= bolluğun arttığı (H.891)” yılda da bitirilmiştir. Yazıyı kulların en zayıfı olan Mezîd oğlu Ali yazmıştır.[5]
 
 
         
Bayezid Camii
 


Bayezid Camii
 
  
  

Bayezid Camii
İkinci Bayezid Camii
 
İkinci Bayezid Camii- Revak
 
İkinci Bayezid Külliyesinde, caminin taç kapısının tam karşısında, caminin kuzey avlusunda yer alan şadırvan külliyeye ayrı bir güzellik katmaktadır.      
 Şadırvan, 12 ahşap sütunun taşıdığı sivri kemerler üzerine oturtulmuş, içte bağdadi bir kubbe dışta ise piramidal kurşun malzeme ile örtülüdür. Şadırvan, ırmak kenarında konumlandırılmasından dolayı uzun yıllar neme maruz kalmıştır. Özellikle kubbenin güney aksında bulunan iki bölüm, yağmur ve kar suyu alarak sıvanın mukavemetini tamamen kaybetmesine ve gerek duvar resimlerinin gerekse de sıvanın dökülmesine neden olmuştur. Klasik dönem motifleri ile barok motiflerden oluşan kubbe göbek deseninde, merkezde altı kollu yıldız (mühr-ü Süleyman) motifi bulunmakta ve bu kollar arasına yerleştirilmiş Hicri 1289 Sin (Şaban) tarihi okunmaktadır. Buradan duvar resimlerinin 1872 yılının Ekim ayında yapıldığı anlaşılmaktadır. Elde edilen bu bilgi ışığında; II. Beyazıt Şadırvanı’nın duvar resimlerinin yapılış tarihine ilişkin olarak ilk defa kesin bir bilgi ortaya konmakta ve eserin sanatçının diğer bir eseri olan Merzifon Kara Mustafa Paşa Camisi Şadırvanından 3 yıl önce yapıldığı anlaşılmaktadır.[6]
Yapım tarihinin de yazılı olduğu bu altı kollu yıldız motifini, rumi dallardan oluşan mavi ve kırmızı zeminli, 16 dilimli çarkıfelek kompozisyonu çevreler. Siyah zemin üzerine şaşırtmalı dizinle palmet motifli bir bordür, çarkıfelek kompozisyonunun dış bordürünü oluşturur. Dairesel kompozisyon, en dışta tığ motifleriyle tamamlanır. Kubbe merkezinde bulunan, yapılış tarihinin de yazılı olduğu altı kollu yıldız (mühr-ü Süleyman) motifi , birçok yapının bezemesinde görülmekle birlikte, özellikle kubbede merkez motifleri arasında en çok kullanılan motifler arasındadır. Altıkollu yıldız motifinin, Tunç devrinde Mezopotamya’dan İngiltere’ye kadar, demir devrinde ise Hindistan’da ve İber yarımadasında kullanıldığı bilinmektedir. İslamiyet öncesi Türk kültür hayatında da önemli bir yer tuttuğu bilinmekle birlikte özellikle VIII. yüzyılın ilk çeyreğinden günümüze kadar çok geniş bir zaman diliminde ve geniş bir coğrafyada kendini göstermektedir. Kubbe eteğine yakın bölümde, resim şeridinin hemen üzerinde bulunan yazı kartuşları, siyah zeminli büyük şemse madalyonlar içerisinde ve arada daha küçük madalyonlara düğüm zencereklerle bağlanır. Altı adet büyük şemse madalyon içinde siyah zemin üzerinde beyaz sülüs harflerle “Accilû bi’s-salati kable’l- fevti ve accilû bi’t-tevbeti kable’l-mevt” (Namaza acele ediniz, vakti geçebilir. Tevbede acele ediniz, ölüm gelmeden önce) Hadis-i Şerifi yazmaktadır. Yazıların arasına serpiştirilmiş çiçek ve yaprak motifl eri harfler arasındaki boş alanlar değerlendirilerek yazının dekoratif etkisini güçlendirmiştir. Bu uzun yazı kartuşları arasında düğüm zencereklerle birbirine bağlanan küçük oval madalyonlar yer alır. İçlerinde Rad suresinin 24. ayeti olan “Selamun aleyküm bima sebertum. Fe-ni’me ukbe’d-dâr” (Melekler: Din uğruna dünyanın zevk ve zorluklarına karşı) sabretmenizden dolayı size selam olsun, (dünya) yurdun(un iyi) sonucu ne güzel! (derler.) yazmaktadır. İki küçük kartuş içinde ise Allah C.C. yazmaktadır. Şadırvan kubbesi içinde yazı kartuşlarının üzerinde antik vazolar içerisinde buket çiçek kompozisyonları bulunmaktadır. XVIII. yüzyılda barok ve rokoko üslup özellikleri gösteren bezeme motifl eri, XIX. yüzyıla gelindiğinde gölgeli bereket boynuzu, dolmadallar, kenger yaprakları, fiyong, girland ve antik vazolar olarak kendini göstermektedir. XIX. Yüzyılda yapılan şadırvan bezemelerinin de bu yüzyıla ait tüm özellikleri taşıdığı görülmektedir. 2006 yılında yapılan restorasyondan önce, bağdadi kubbenin bezemelerinde boya kaybı ve buna ek olarak özellikle güneybatı bölümünde sıva kaybı olduğundan giriş bölümünde bahsedilmişti. Sıvanın mukavemetini tamamen kaybettiği güney-batı bölümü raspa edilmiş ve özgün sıvanın malzeme analizlerinden elde edilen sonuçlarına göre yeniden sıvanarak güçlendirilmiştir. Tahtın başında bulunan saatin sekizi göstermesi ile sanatçının Osmanlı hanedanlığının sekizinci padişahı II.Beyazıt’a gönderme yaptığı düşünülmektedir. Sanatçı, padişahı tahtın içindeki gül ile sembolize ederken, saatin üstündeki taca benzer motif ile de bunu vurgulamıştır.[7]
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

    
İkinci Bayezid Camii ile ilgili belgede iki minaresinin bulunduğu, minaresinin birinin kule şeklinde, diğerinin yivli olduğu, kule şeklinde olanın on altıgen olduğu, yivli minarenin kuzeydoğu köşesinde, onaltıgen olanın da kuzeybatı köşesinde yer aldığı ifade edilmektedir.[8] Sağdakinin gövdesi ise zikzak taş dekorludur. İki minarede piramidal bir pabuca oturtulmuştur. Şerefeler mukarnas taş işçiliğinin en güzel örneklerini teşkil etmektedir.
 
    
3.Ana İbadet Mekânı/Sahn:
 
             
                                            II. Bayezid Camii
 
      İkinci Bayezid Camii’nde taş işçiliğinin en ince örnekleri taç kapıda sergilenmiştir. Öne doğru çıkma yapmış, cilalı mermer yüzey en dışta bir kaval silme portal yaşmağını çevrelemiştir. Yaşmak ikisi büyük, biri orta, on altısı küçük kıvrımlı yuvarlak sarkıtlı mukarnastır. Portal nişinin köşeleri rumîlerle bezenmiş kum saatleri ve yeşil porfirden dönen sütuncelerle yumuşatılmıştır. Yanlarda mukarnas yaşmaklı birer küçük niş yer alır. Üç ayrı bölümden ibaret olan kitabesi sağ yan niş üzerindeki bölümle başlar kapı kemeri üstündeki bölümle devam eder ve sol taraftaki niş üzerinde son bulur. Nişin iki köşesinde iki siyah sütûnce yer almaktadır.




İkinci Bayezid Camii
 

İkinci Bayezid Camii
 
   İkinci Bayezid Camii’nde, önünde 6 adet yuvarlak mermer sütun üzerine kemerli, 5 kubbeli revaklı son cemaat yeri ile bunun gerisinde yer alan iki kubbeli orta mekân ve bu mekâna kemerle açılan kubbeli yan mekânlar planın esasını teşkil eder. Bu itibarla plan şeması bakımından ilk devir Osmanlı mimarisinde görülen ters T planlı, kanatlı camiler tutumundadır. Ancak uygulama bakımından farklı ve özeliklere sahiptir. Camiye taç kapıdan girilir. Taş işçiliğinin en ince örnekleri taç kapıda sergilenmiştir. Daha önce de ifade edildiği gibi öne doğru çıkma yapmış, cilalı mermer yüzey en dışta bir kaval silme portal yaşmağını çevrelemiştir. Portal nişinin köşeleri rumîlerle bezenmiş kum saatleri ve yeşil porfirden dönen sütunçelerle yumuşatılmıştır. Yanlarda mukarnas yaşmaklı birer küçük niş yer alır. Üç ayrı bölümden ibaret olan kitabesi sağ yan niş üzerindeki bölümle başlar kapı kemeri üstündeki bölümle devam eder ve sol taraftaki niş üzerinde son bulur. Giriş kapısı kanatları ve pencere kapakları 15.yüzyıl klasik Osmanlı ağaç işçiliğinin mükemmel örnekleridir. Girişteki 14x13m ve mihrap önündeki 15x15m çaplı ikinci büyük kubbe ile örtülü mekân, ortadaki büyük kemer açıklığı ile ve zeminde kademesiz boyuna dörtgen biçimli tek hacim olarak ortaya çıkmıştır. Kubbe çapları farklı olmasına rağmen aynı seviyede tutulmuştur. Yanlarda kemerlerle birbirine bağlantılı 3 kubbe ile örtülü mekânlar öne doğru uzamış, ilk iki kubbe genişçe kemerlerle giriş mekânına, üçüncü kubbeler mihrap önü kubbeli mekâna açılmıştır. Daha önceki uygulamalarda (I) planlı camilerde yan mekânları mihrap önü mekânına açıldıkları görülmez. Büyük kubbelerin intikali tromplarla sağlanmış, yan mekânların ve son cemaat yeri revakının kubbelerinde pandandif geçiş uygulanmıştır. Kubbeler dıştan sekizgen kasnak ile çevrilmiş, büyük kubbelerin kasnaklarında her kenara sivri kemerli ikişer pencere açılmıştır. Böylece iç kısımda kubbe eteklerinde eşit aralıklarla sıralanmış on altışar pencere ile orta mekân aydınlatılmıştır. Orta mekânın mihrap önü bölümü daha fazla pencereye sahip olması bakımından giriş mekânının loş aydınlığı yanında fevkalade aydınlık tutulmuştur. Kubbelerin duvarları üzerine olan basıncına karşılık, köşelere ağırlık kubbeleri yerleştirilmiştir. Bunlar aynı zamanda örtü sisteminin estetik öğesi olarak mütalaa edilmektedir. Bundan başka orta mekân kubbelerinin ortadaki büyük kemer üzerine yapmış olduğu basıncı karşılamak dışta yan girişlerinin önünde destek payandaları tesis edilmiştir.
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde 1997 yılında tespit edilen Amasya II. Bayezid Külliyesi'ne ait yapıların tanıtıldığı belgede, "…Ve minber işlenmişdür, ak mermerden sade kilvekarı ve kapusu dahi ak mermerdendür. Dehi -girih kazılmışdur, açılur, yapılur." şeklinde anlatılmaktadır. Ak mermerden "kilvekari" tekniğinde sade yapılmış olan minberin, bugün mevcut olmayan yine ak mermerden kapısının bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, "dehi girih kazılmışdur" ifadesiyle, büyük bir ihtimalle, minberdeki süslemelerden minberin batı aynalığındaki, on kenarlı, 0.64 m. çapında, taştan ve geometrik desenlerle bezeli rozet belirtilmiştir. Minberde bu rozetin dışında, korkuluğun her iki yanında, siyah ve beyaz mermerden yapılmış, O. 30 m. çapındaki, birer kabarah rozet ve sivri kemerli kapı alınlığında, bitkisel bezemeler ile alınlığın sağ ve sol yanlarında, kabartma sülüs yazıları da vardır.[9] Kürsü bölümü üç ayrı sivri kemerli örtülü ve üstünde altıgen bir kaide, onun üzerine de külah oturtulmuştur. Kürsünün altında biri yatay, diğer dikey şebekesiz, silmelerle çevrili iki dörtgen pano yer alır. Panoların en altında ise basık kemerli bir boşluk yer alır. Merdiven korkulukları işlemesiz mermer, onun altında silmelerle çevrili geniş üçgen pano yer alır. Üçgen panonun altında şebekeli bir rozet yer alır. En altta ise silmeli çerçeveler içinde, ikisi açık diğerleri kapalı  kemerli beş pano yer alır. Minberin taç kapısı basık kemerli ve dendanlarla süslüdür.
 

II. Bayezid Camii
 
 
 
İkinci Bayezid Camii
  
Mihraplar da minberlerle beraber camilerin en önemli kısımlarından biridir. Niş, köşelik, köşelik tablası, rozet, alınlık, niş örtüsü, köşe sütunlarıyla oluşan mihraplardan 14.yüzyılda yapılanların çoğu kesme taştandır.[10] Amasya’daki Osmanlı Dönemine ait camilerin mihraplarında taş işçiliğinin ustalıkla yapıldığını görüyoruz. Bu işlemeler mihraba estetik kattığı kadar caminin genel estetiğini tamamlamaktadır.
 Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde 1997 yılında tespit edilen Amasya II. Bayezid Külliyesi'ne ait yapıların tanıtıldığı belgede,"Ve ak mermerden mihrab işlenmişdür, mukarnasdur” şeklinde anlatılmaktadır. Buna göre, ak mermer işlemeli mihrabın mukarnaslı olduğu belirtilmektedir. Belgede, mukarnasların sekiz sıralı olduğuna ve siyah-beyaz renkli, üç parçalı kum saatlerine ise değinilmemiştir.[11] Mihrap, silmeli dikdörtgen çerçeve içindedir. Üstüne işlemeli bir taç yapılmıştır. Sırasıyla çokgen niş, mukarnas yaşmak yer alır. Mihrap nişinin iki köşesinde sütunceler yer alır. Onların da hem altına hem de üstüne kum saatleri yerleştirilmiştir.
 
II. Bayezid Camii
 
Amasya’daki Osmanlı Dönemine ait camiler barındırdığı kalem işi süslemeler bakımından oldukça zengindir. Motifler daha çok geometrik şekillerden oluşturulmuş olup bunun yanı sıra hat sanatının örneklerini de görüyoruz. Son derece uyum içende olan motiflerde genellikle kırmızı, mavi, siyah, yeşil ve sarı renkler kullanılmıştır.
 
 
II. Bayezid Camii
 
Amasya’daki Osmanlı Dönemi Camilerin de genellikle vitray sanatı ön plandadır. Bunların en güzel örneklerine II. Bayezid Camiinde de rastlamaktayız. Camlar belli bir simetri ile yerleştirilip olup, ortama ferahlık veren bir enerji yaymaktadır.
 
4.Son Cemaat Mahalli:
   
İkinci Bayezid Camiini anlatan belgede camiin iç anlatımı, her kubbede üçer daire oluşturacak şekilde kandiller için yüz elli üç zincirin asılı olduğu belirtilerek bitirilmiş ve son cemaat mahalliyle ilgili şu bilgilere geçilmiştir. "Ve revişi 'imaret ki, tulı elli zira' dur. Ve arzı dokuz zira' dur. Ve altı mermer müdevver direk almışdur. Ve başları mukarnaşdur. Ve dergah kubbesi penc kubbe mukarnas işlenmişdür. Ve kubbe-i mezkürenün kemerleri ciftlüdür. Ve dergah kemerlerinün pervazları şeşi-girih işlenüb yeşim taş geçmişdür. Ve nim çarşuları  müşelleş rumi yaprak resm olup kened  olmışdur. Ve nakş dayiresine kilvedar kızıl taş kahmışdur. Ve nakş üzerinde bir kitabe almışdur. Bir minareden bir minareye varınca "inna fetahna" suresi olmışdur. müşenna hattı ile yazılup kazılmışdur. Ve kafa tahta  ak mermerden biş kümakarnas işlenmişdür. Kapu dergahı ki, mukarnas işlenmişdür. Üç büyük avizesi var. Ve on sekiz küçük avizesi vardur." [12]
İkinci Bayezid Camii son cemaat yeri 1939 depreminde tamamen çökmüş olup, 1952- 1971 yılları arasındaki onarımlarda tamamen yenilenmiştir.[13]




   Amasya’daki bütün camilerde revaklarla örtülü son cemaat mahalli vardır. Son cemaat mahfili oldukça sade yapıda olup çok nadir ve abartısız süslemeler yer almaktadır. Özellikle İkinci Bayezid camiinin son cemaat mahalli, gerek sütunları, sütun başlıkları, kemerleri ve kalem işi süslemeleriyle mükemmeldir. Caminin son cemaat mahallinde kıbleyi göstermek için taş işlemeli yapılmış mukarnaslı mihrabiye bulunur. Ayrıca Bayezid Camiinde vav harfi yer almaktadır. Vav harfi caminin giriş bölümüne göre solda yer almaktadır. Ayrıca İkinci Bayezid Camii’nde mükebbire yer alır.
 

Amasya Bayezid Camii Mükebbiresi
 
 
   Osmanlı mimarlığını meydana getiren temel malzeme taştır. Erken Osmanlı Mimarlığında da mimarlığa bağlı süsleme unsuru olarak taş, orijinal veya devşirme şeklinde iki ana başlıkta değerlendirilir. Orijinal malzeme de, ocaktan çıkarma veya doğada var olduğu haliyle (moloz taş) kullanma şeklinde gruplanabilir. Moloz taşın doğada var olduğu gibi ya da birkaç çekiç darbesiyle düzeltilerek kullanımlarının yanı sıra, yapıya en yakın çevredeki ocaklardan çıkarılmış ve işlenmiş kesme taş malzemenin kullanıldığı da gözlenmektedir. Erken Osmanlı mimarlığında taş süslemede kullanılan teknikler; kabartma, oyma, kafes oyma, kakma, kazıma, boyama ve renkli taş kullanımı şeklindedir.
Erken Osmanlı dönemi taş süslemelerinde görülen motif ve düzenlemelere baktığımızda, yaprak karakterli, çiçek karakterli, sap ve kıvrımdal şeklinde bitkisel motifler; arabesk kompozisyonlar, ulama düzenler şeklinde bitkisel düzenlemeler karşımıza çıkar. Geometrik motifler de; tek eksende ritmik geçişlerle veya tekrarlarla oluşmuş düzenlemeler, bir veya farklı sayıda çokgenler dairelerin ulanmasıyla oluşan düzenlemeler, çokgenler ve çizgilerle elde edilen düzenlemeler, kırık çizgi, çember yayları ve çokgenlerden gelişen yıldız düzenleri şeklindeki düzenlemelerle görülürler. Yazılar; çeşitli tiplerdeki kufiler ve sülüsler halinde yer alır. Mukarnas, günlük kullanım eşyaları ve mimari formlarla oluşturulan süslemeler diğer gruplar olarak görülürler.[14]
 
 
İkinci Bayezid Camiinde Tezyinat
 
Taş Bezeme (Sengtırâşî-Haccârî)
 
   Osmanlı mimarlığını meydana getiren temel malzeme taştır. Erken Osmanlı Mimarlığında da mimarlığa bağlı süsleme unsuru olarak taş, orijinal veya devşirme şeklinde iki ana başlıkta değerlendirilir. Orijinal malzeme de, ocaktan çıkarma veya doğada var olduğu haliyle (moloz taş) kullanma şeklinde gruplanabilir. Moloz taşın doğada var olduğu gibi ya da birkaç çekiç darbesiyle düzeltilerek kullanımlarının yanı sıra, yapıya en yakın çevredeki ocaklardan çıkarılmış ve işlenmiş kesme taş malzemenin kullanıldığı da gözlenmektedir. Erken Osmanlı mimarlığında taş süslemede kullanılan teknikler; kabartma, oyma, kafes oyma, kakma, kazıma, boyama ve renkli taş kullanımı şeklindedir.
     İkinci Bayezid Camii taş süsleme sanatının eşsiz örnekleriyle doludur. Gerek dış mekanda gerek iç mekanda taş süslemenin eşsiz örneklerini görebiliriz.
 
İkinci Bayezid Camii- Cümle Kapısı

İkinci Bayezid Camii- Cümle Kapısı
 
    
 
 İkinci Bayezid Camii- Sütun Başlığı- Müezzin Mahfili
 
İkinci Bayezid Camii- Sütun Başlığı
 
 
İkinci Bayezid Camii- Minber
 
İkinci Bayezid Camii- Minber
 
 
İkinci Bayezid Camii- Minber
 
 
 İkinci Bayezid Camii-Şerefe



 İkinci Bayezid Camii-Şerefe



İkinci Bayezid Camii-Sütun Başlığı



İkinci Bayezid Camii-Sütun Başlığı
 
İkinci Bayezid- Sütun Başlığı
 
 
  İkinci Bayezid Camii- Sağ Kapı Girişi



İkinci Bayezid Camii- Sol Kapı Girişi


İkinci Bayezid Camii- Sağ Kapı Girişi
 

İkinci Bayezid Camii- Sol Kapı Girişi



İkinci Bayezid Camii- Sağ Minare Primidal Pabuç
 

İkinci Bayezid Camii- Sol Minare Primidal Pabuç
 

İkinci Bayezid Camii- Kum Saati ve Sütunce


İkinci Bayezid Camii- Kuş Köşkü
 
 
 
Kalem İşi Bezeme
 
Sivil mimariyi oluşturan eserlerin iç duvarların, kubbelerini, kemerlerini, tavanlarını renkli boyalar ve bazen de altın varak kullanılarak, yapılan nakışlara “ kalemişi” denir. Bu işi yapan sanatkâra da “Kalemkâr” veya ”Nakkaş” denir (İrteş, 1996: 3). Kalemişleri genelde dini mekânlarda, saray ve köşklerde uygulanmış olup, bunların içinde en yaygın olanı cami, mescit ve medreselerdir. Camilerdeki kalemişleri deyince akla ilk gelen sıva üzerine uygulanmış olanlarıdır.
Türk sanatında, teknik açıdan çeşitli özellikler gösteren kalem işi tezyinatı, uygulandığı malzemeye göre 5 ana başlık altında toplanmaktadır.
1- Sıva Üstü Kalem İşi ve Tekniği.
2- Taş ve Mermer Üstü Kalem İşi ve Tekniği.
3- Ahşap Üstü Kalem İşi ve Tekniği.
4- Deri ve Bez Üstü Kalem İşi ve Tekniği.
5- Malakâri Tekniğidir.[15]
 
 
       
İkinci Bayezid Camii
 
 
İkinci Bayezid Camii- Şadırvan


Hat ve Çini (Kâşî-Sırça) Bezeme
 
Bir çizgi sanatı olarak doğan “Hüsn-i Hat”, yani güzel yazı yazma sanatı, Arap harflerini, zarif ve süslü biçimde düzenleyen yazı sanatıdır. İslamiyet ile başlayarak Türkistan’dan Endülüs’e kadar uzanan hüsn-i hat, Türklerin elinde mucizevî bir buluş ve eşsiz bir sanat kolu haline gelmiştir. Hat denilince akla onlarca farklı anlam gelse de esasen Kur’an-ı Kerim’in  harfleriyle yazılmış yazılar gelir.[16] İkinci Bayezid Camiinde hat sanatının önemli örneklerini görüyoruz.
 
 
     
 
  
İkinci Bayezid Camii- Hat ve Çini
 
 
Cam-Vitray
 
Birbirinden farklı renklerde camın usta ellerde şekil bulması ve ışıkla buluşmasının adıdır vitray. Vitray tekniği 9. ve 10. yüzyıllarda geliştirilmiştir. İlk zamanlarda vitray, kesilen camların kurşun çıtaların arasına konmasıyla yapılıyordu. Günümüzde ise kurşunun yerini bakır folye aldı. Değişik renklerde cam elde etmek için, cam kumuna ve camın yapıldığı öteki maddelere çeşitli mineral tuzları veya metal oksitleri karıştırıldı. Bazı renkler (örneğin bakır tuzlarıyla elde edilen kırmızı) normal kalınlıkta bir camın ışığı geçirmesine olanak vermeyecek kadar koyudur. Böyle durumlarda çok ince bir renkli cam levhayla daha kalın bir renksiz cam levha üst üste konurdu; bu işleme kaplama denirdi. Bazı renkleri elde etmek için ise, iki ayrı renkteki cam levha üst üste konurdu; örneğin beyazla mavi, yeşille kırmızı ve sarıyla kırmızı bir arada kullanılırdı. Daha sonra camlar, örnek üzerindeki motiflere uygun olarak kesilirdi. 15. yüzyıla değin kesme işlemi, ateşte kızdırılmış demir uçlarla yapılırdı. Bu tarihte elmas uçlar kullanılmaya başladı. Daha sonra bu parça camlar, geçici bir çerçeveye oturtulur ve boyanırdı.  Bizde ise vitray, renkli camların alçıyla birleşmesi şeklinde kendisini göstermiş ve Revzen adını almıştır. Alçının tabiat şartlarından zarar görmemesini sağlamak için bu pencereler yapıda duvarın iç yüzüne yerleştirilir ve bu nedenle içlik diye anılırdı. Daha iyi bir koruma sağlamak için de duvarın dış yüzüne gelecek gibi dışlık denilen daha basit ve renksiz camdan pencereler kullanılırdı. Osmanlı sanatının hemen her alanında olduğu gibi revzenin de en ileri düzeye ulaştığı dönem 16. yüzyıldır. Osmanlı Devleti de yapılarında cam süsleme sanatını kullanmıştır. Cami, konak, saray, türbelerde cam süsleme sanatı vitray eserlerine rastlamak mümkündür. İkinci Bayezid Camiinde de vitray örnekleri mevcuttur.
 
 
İkinci Bayezid Camii
 
Ağaç Bezeme (Kündekâri)
 
 Türk-İslâm mimari tezyinatında ahşap işçiliği önemli bir yer tutmaktadır. İşlemeye elverişli yapısından dolayı VIII. yüzyıldan itibaren kapı ve pencere kapaklarında, bilhassa minberlerde yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Taşa uygulanan bütün teknikler ahşaba da uygulanmış olup daha kolay işlenebildiği için ahşap taştan daha zengin bezeme tekniklerine sahiptir. Eskiden ahşap işçiliğiyle uğraşan sanatkârlara “neccâr” denildiği usta kitâbelerinden anlaşılmaktadır. Eski belgelerden oymacılık işine malzemenin cinsine göre “hakk, naht” (nakr), oymacıya da “hakkâk, nahhât, nakkar” denildiği öğrenilmektedir. Ahşap üzerine sedef işleme işine “sedefkârî”, bu işi yapan ustalara “sedefkâr” adı verilmiştir. Ahşap işçiliğinde en çok kullanılan malzeme sedir, ceviz, kestane, elma, armut, abanoz, şimşir, gül, kiraz ve bakkam ağaçlarıdır. Kesildikten sonra su havuzlarında bekletilen ağaçlar öz suyundan tamamen arındırılıp kurtlanmaya karşı kireç kaymağıyla terbiye edilir. Ağaç, neme karşı dayanıklı hale getirilmesi için bezir yağı vb. yağlarla doyurularak işlendikten sonra sandal yağı gibi koruyucularla beslenip cilâlanır.[17] Künekâri, sekizgen, beşgen, yıldız gibi geometrik şekillerde kesilmiş küçük ahşap parçalarının çivi ve tutkal yardımı olmaksızın yalnızca birbirine geçirilmeleriyle düz yüzeyler elde etmeyi amaçlayan bir tekniktir.[18] İkinci Bayezid Camiinde özellikle iç mekânda ağaç işçiliğinin en güzel örneklerini görüyoruz.
 
 
  
İkinci Bayezid Camii
 
  

İkinci Bayezid Camii
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                     
 


[1]Abdulkadir Dündar, Bir Belgeye Göre Amasya II. Bayezid Külliyesi, AÜİFD Cilt XLIV (2003) Sayı 2, s. 134-135

[2] Abdulkadir Dündar, Bir Belgeye Göre Amasya II. Bayezid Külliyesi, AÜİFD Cilt XLIV (2003) Sayı 2, s. 148

[3] Abdulkadir Dündar, age. , s.148

[4] Abdulkadir Dündar, age. , s.135-140

[5] Abdülhamit Tüfekçioğlu, Amasya’da Sultan II. Bâyezid Câmii Kit’abelerinin Hattatı Hakkında Bir Tespit, Derman Armağanı, s.555-557

[6] Ayşe Nermin Uz Taşkesen,  Amasya II. Beyazıt Camisi Şadırvanı Duvar Resimlerinin Restorasyonu ve İkonografik Çözümlemesi, s.178,179

[7] Ayşe Nermin Uz Taşkesen, Amasya II. Beyazıt Camisi Şadırvanı Duvar Resimlerinin Restorasyonu ve İkonografik Çözümlemesi, s.179-182

[8] Abdulkadir Dündar, age., s.142.

[9] Abdulkadir Dündar, Bir Belgeye Göre Amasya II. Bayezid Külliyesi, AÜİFD Cilt XLIV (2003) Sayı 2, s. 139,140.

 [10] Ayla Ödekan, Mimarlık ve Sanat Tarihi, Türkiye Tarihi 2.cilt, Cem Yayınevi, İstanbul, 1991, s.294.

[11] Abdulkadir Dündar, Bir Belgeye Göre Amasya II. Bayezid Külliyesi, AÜİFD Cilt XLIV (2003) Sayı 2, s. 139.

[12] Abdulkadir Dündar, age. , s.151.

[13] Abdulkadir Dündar, age. , s.141.

[14]Kadriye Figen Vardar, Yavuz Sultan Selim Camii Taş Süslemeleri, Art-Sanat 2/2014, s.104, 105.

[15]Bekir Kabakcı, a.g.e. , s.46.

[16] Mustafa Diğler; Seçkin Aydın, Hüsn-İ Hat Ve Mimarimizdeki Yeri, Türkiye, s.451.

[17] İslam Ansiklopedisi, Cilt 41, s.80.

[18] İslam Ansiklopedisi, Cilt 26, s.553.

  
12429 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi53
Bugün Toplam652
Toplam Ziyaret1118894
Saat