Kore Savaşı (1951-1953) Kore Savaşı (1951-1953)
1945 Mayısında Amerika ile Sovyet Rusya arasında yapılan bir anlaşmaya göre, savaş bittikten sonra Kore, Amerika, Rusya, İngiltere ve Çin’in ortak vesayeti altına konacaktı. 1945 Temmuzunda ki Potsdam Konferansı’nda da Sovyet Rusya Uzak Doğu Savaşına katılmaya karar verince, askeri harekât bakımından Kore toprakları 38. enlem çizgisi ile ikiye ayrıldı ve bu çizginin kuzeyi Sovyet, güneyi de Amerikan askeri harekat sahası olarak kabul edildi. Sovyetlere göre Amerika’yı Asya kıtasından atmak zamanı gelmişti. Hem bu yapıldığı takdirde, Amerika’nın Japonya’dan da atılması kolaylaşabilirdi. İşte bu sebeplerden dolayı, Moskova’nın talimatı ile Kuzey Kore kuvvetleri 25 Haziran 1950 sabahından itibaren Güney Kore’ye karşı saldırıya geçti. Bu açık saldırganlık karşısında Amerika, Birleşmiş Milletleri harekete geçirdi. Güvenlik konseyi, Birleşmiş Milletler Antlaşması hükümleri gereğince, Güney Kore’nin yardımına gönderilmek üzere, çeşitli milletlerin askerlerinden meydana gelen, fakat esas yükü Amerika’nın sırtlandığı bir Birleşmiş Milletler Kuvveti teşkil etti. Bu kuvvetin komutanlığına Amerikalı General MacArthur getirildi. BM Gücü Genel Komutanı General W.Walker Tuğgeneral Tahsin Yazıcı'ya 'Gümüş Yıldız' madalyasını takarken Sovyet baskısına karşı müttefikler arayan ve bu sebeple NATO'ya girmek isteyen Türkiye, bu isteklerini daha kolay elde etmek ve Amerika'ya yakınlaşmak amacıyla Kore Savaşı'na bir tugay yollamıştır. Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasındaki 259 subay, 18 askeri memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4414 erbaş ve er olmak üzere 5090 kişilik 1. Türk tugayı, 17 Eylül 1950'de İzmir'den hareket ederek 12 Ekim 1950'de öncü takım Pusan limanına ulaştı ve 17 Ekim'de ana birliği de Pusan'dan karaya çıktı. Aynı gün Pusan'dan hareket ederek 20 Ekim'de Taeg'a varıp Birleşmiş Milletler ordularına iştirak etti. 10 Kasım'da Taeg'dan hareket ederek 21 Kasım'da Kunuri'ye vararak Amerikan 9. Kolordusu'nun sağ kanadında konuşlandırıldı. Kore Savaşı'nda çok kritik noktalarda görevler üstlenen Türk Tugayı 6 Ocak 1951'de Chonan'da 20 gün ihtiyatta kaldıktan sonra savunma mevziinin bir bölümünü elde geçirmekle görevlendirildi. Bu görev için 24 Ocak'ta Chonan'dan hareket eden Türk Tugayı'nın yapacağı muharebenin mahiyeti, düşman mevziine cepheden taarruz etmekti ve netice süngü ile alınacaktı. Sonuçta 26 Ocak 1951'de Kumyangjangni kasabası, 156 rakımlı tepe ve 25 Ocak 1951’de de düşmanın direniş gösterdiği 185 rakımlı tepe ele geçirildi. Bu başarılı muharebelerinden dolayı Türk Tugayı'na Amerikan Kongresince Mümtaz Birlik Nişanı ve beratı verildi. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerine Güney Kore Cumhurbaşkanlığı Birlik Nişanı verildi. Kunuri Muharebeleri 24 Kasım 1950 sabahı kuzeye ilerleme emrini alan tugay Kunuri'den hareket ederek Kaechon, Sinnimni, Wawon boyunca Tokchon'a doğru yola çıktı. Ancak Çin Halk Gönüllü birlikleri cephenin arkasına sızmaya başladı. Durumu fark eden Amerika ve Güney Kore birlikleri ricat etmeye başladılar. Ancak Türk tugayına ricat emri geç ulaştı. 1. Taburun etrafı kuşatılıp süngülü çatışmaya girmek zorunda kaldı. Ricat harekâtını sağlamak için sonuna kadar direnen 3. Tabur 9. Bölük imha edildi. Geri kalan Türk birlikleri ise Chongchon nehri boyunca geri çekildi. Çinliler tarafından kuşatılan Türk Tugay'ının subayları ve erleri son ana kadar direnmiş ve Amerikan 9. kolordusunun çevrilmesini önlemişlerdir. Türk Tugay'ının bu kahramanlığı Birleşmiş Milletlerin diğer birliklerinin takdirini toplamıştır. Türk Tugayı'nın toplam kaybı şöyledir: 721 şehit, 2111 yaralı, 175 kayıp, 234 esir (POW) , 298 belirsiz. Türkiye, Birleşmiş Milletler kuvvetine bir tugaylık bir kuvvetle katıldı. Milli Mücadeleden beri muharebe alanlarına girmemiş olan Türk askeri, Kore Savaşı’nda gerçekten destan denebilecek kahramanlık örnekleri vermiştir. Kore’de akan Türk kanı ve Türk kahramanlığı, Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya alınmasında çok mühim bir rol oynamıştır. Kore Savaşı’nı sona erdirecek mütareke görüşmeleri, 1951 yılı Temmuzunda başladı. Mütareke teklifi Kuzey Kore’den geldi. Mütareke görüşmeleri iki yıl sürdü ve bu görüşmeler sırasında da çarpışmalar devam etti. Nihayet, Sovyet lideri Stalin’in 1953 Martında ölmesi ve içerideki iktidar mücadelesi dolayısıyla, Sovyet Rusya mütarekeye razı oldu ve mütareke anlaşması 27 Temmuz 1953 de Panmunjom’da imzalandı. Gerek mütareke görüşmelerine, gerek mütarekenin imzasına “gönüllüler” adına Çin Halk Cumhuriyeti de katılmıştır. Panmunjom mütarekesi ile Kuzey ve Güney Kore arasında sınır yine 38. enlem çizgisi oluyordu. Değişen bir şey yoktu. Fakat Sovyetler de Amerika’yı Kore’den çıkaramayacaklarını anlamışlardı.
Erbaa’dan Kore Savaşı’na Katılanlarla Yapılan Röportajlar
Kore Gazisi Akgül Kalp 11-D sınıfından Esmanur Kale ve Ebru Özcan’ın Kore Gazisi Akgül Kalp ile röportajı Savaşa başlamadan önce hükümet NATO’ya mı girelim yoksa savaşalım mı diye tartışma yaşadı. Sonunda hükümetten NATO’ya girme kararı çıktı. NATO’ya girince Amerika’nın emrine girdik. Onların katıldığı savaşa ya bizde katılacak ya da asker gönderecektik. Ya da para yardımı yapacaktık. Onlar Kore Savaşı’na katıldılar. Mecburen bizden de asker gitti. Biz 5500 kişiydik. En küçükleri bendim. Eğer nüfus müdürlüğünde yangın çıkmıştı. O zaman herkes yeniden kayıt olmuştu. Babamda beni büyük yazdırdı. Askere erken gideyim diye. Ben küçük olduğumdan sonradan cepheye alındım. Biz haberleşmeyelim diye düşman birlikleri telgraf tellerini kesmişler. Bende bu telleri bağlamaya gittim. Telleri bağladım işim bitti. Tam bu sırada on tane düşman askeri geldi. Ben tekim onlar ise on kişiler. Bunu generale bildirdim. O ‘’Tüfeğini bırak ki seni öldürmesinler biz hemen geliyoruz.’’ Dedi. Bende generalin dediği gibi yaptım. Onlar benim yanıma kadar gelince bende onların dilinde konuştum. Onlar beni birliklerinden sandılar bende onları aldım generalin geleceği yola doğru götürmeye başladım. Biz yolda generalle karşılaşınca anladılar Türk olduğumu ama iş işten geçmişti. Biz onları esir aldık. Bu davranışım için bana iki tane cesaret madalyası verdiler. Bizim başımızda Tahsin Yazıcı vardı. Biz Güney Kore’ye gidince bize yemek verdiler. Yemekte dondurma, pirinç, ekmek ve domuz eti vardı. Biz Müslüman olduğumuz için domuz etini yemiyorduk. Bizim etleri de Amerikalılar alıyorlardı. Biz de yemeğimizi cephede kendimiz yapıyorduk. Biz artan ekmekleri tellerin arkasına atıyorduk. Bizim böyle yaptığımızı gören Amerikan generali bize kızdı. ‘’ Ya ekmekleri gömün ya da gidin dağda dağıtın. ‘’ dedi. İşte onlar böyle zengin oluyorlar. Tasarruf yaparak ziyan etmeyerek. Benim babam Yemen de savaşmış. Orada 10 sene askerlik yapmış. Askerlik sürelerinden konuşurken ben çok askerlik yaptım demiş. Arkadaşları, ‘’Sen daha dur, burada 30 yıllık askerler var .’’ demiş. Yemen den sonra Balıkesir’e gelmişler, oradan babam firar etmiş. Köye 1 ayda yürüyerek gelmiş. Geldiğinde hep civar köyler ve kasabalar işgal altındaymış. Babamın söylediğine göre buraları temizleyen Atatürk’müş. O yüzden ona sevgim ve saygım sonsuz. Babam gelince buralara hep kaçak dolmuş onları yani kaçakları köy meydanında toplamışlar, 5 yıldan az askerlik yapıp kaçanlar asılmış.10 kişi bu şekilde asılmış. Babam12 yıl yapınca onu bırakmışlar. Amcam da istiklal savaşında şehit olmuş.
11-D sınıfından Onur Taşova’nın Kore Gazisi Ali Deniz ile yaptığı röportaj -Kendinizi tanıtır mısınız? -Adım Ali Deniz. 1927 doğumluyum. -Askerlikten önceki mesleğiniz nedir? -Çiftçilik -Savaşa gitmeden önce evli miydiniz? -Evli değildim. -Kore’ye gitme kararını nasıl aldınız? -İzmit Kandıra’ da askerlik yapıyordum. Alaylara Kore’ye gönderilecek askerlerin seçimi olacağı haberi geldi. Bölükleri topladılar. Kura ile her bölükten 5-6 asker seçtiler. Seçildikten sonra kollarımıza ayırmak için ay yıldız takıldı. İzmit’ te bir ay izinli sayıldık. Sonra Ankara’ya gittik. Orada bir ay kaldık. Yaklaşık iki bin kişi toplandık. Sonra Amerikan gemisiyle Kore’ye gitmek için İskenderun’ a havale ettiler. Sabah kalktık kurşun rengi bir gemi geldi. 200 asker kaçmıştı. Bindik gemiye gittik, Süveyş Kanalı’na geldik, Süveyş Kanalı’nda 13 gün yol aldık. Okyanus, Çin Denizi, Kızıldeniz… 28 günde Kore’ye geldik. Sene 1950 gemiden sonra üç saat tren yolculuğu yaptık. Kampa geldik. Başımızda General Tahsin Yazıcı vardı. Çember içine alındık. Generalimiz teslim olmamızı söyledi. Kendisi tankla çemberi yardı. Subaylarımız biz zaten öldük devam edelim dediler. Ölen öldü kalan kaldı. Subayımız bizi Rusya’ya bildirmiş. Türk askerini esir aldık. Ölüsünü mü dirisini mi teslim edelim demişler. Rusya’nın cevabı benim bildiğim Türk askerinin ölüsünü de dirisini de getiremezsiniz demiş. Tahsin Yazıcı ağlamış ‘’Ben askerimi kaybettim nasıl dönerim’’ diye. - Teslim oldunuz mu? -Teslim olmadık. Çemberi yardık çıktık. Askerlik sınıfınız neydi? - Piyade - Savaştığınız yerin adını hatırlıyor musunuz ? - Kumkale sonra cephaneliğe ayrıldım. Cepheye silah sevkiyatından sorumluydum. 11 ay vazife yaptım. -Diğer ülkelerin askerleriyle iletişiminiz nasıldı? -Amerikalılar çok iyi bakıyordu bize. Güney Kore’yi onlar destekliyor. -Beslenmeniz nasıldı? -Sabahları şekerli süt, yumurta. Öğlen 12 çeşit yemek veriyorlardı. Yastığımız şeker torbasıydı. Çikolata, sakız verirlerdi. Günde 1 paket sigara ve kibrit verirlerdi. 9-B sınıfı öğrencisi Behiye Aydın’ın Kore Gazisi Ahmet Topçu ile röportajı Kendinizi tanıtır mısınız? -Adım Ahmet soyadım Topçu doğum tarihim 1930. Savaş olmadan önce evli miydiniz? -Evet evliydim eşim ikinciye hamileydi. Savaş olmadan önce ne işle uğraşıyordunuz? -Tarım işleriyle ve hayvancılıkla uğraşıyordum. Bu savaşının nasıl olduğunu, nerede geçtiğini, ne zorluklarla karşılaştığınızı, nasıl yolculuk ettiğinizi hatırladığınız kadarıyla anlatabilir misiniz? -Alaylara Kore’ye gönderilecek askerlerin seçimi olacağı haberi geldi. Bizleri topladılar, kura çektik. Herkes bölük bölük kura seçti. Her bölükten 5-6 asker seçtiler daha sonra Ankara’ya gittik orada haftalarca kaldık sonra yaklaşık 1500-2000 kişi toplandık sonra Amerikan gemisiyle Kore’ye gittik. Kore’ye 22 gün içinde bayağı bir yol gittikten sonra ancak varabildik. Sene 1950 Türk Tugayı Etimesgut’tan hareket ettiği 19 Eylülden 50 gün sonra cephelere gitmemiz gerekti çünkü bize emir öyle geldi. Türk askerleri kim olduğu, nerede, ne zaman karşısına çıkacağı belli olmayan Korelilere karşı savaşacaklardı. Savaş dönemlerinde nasıl yiyecek buluyordunuz? -Beslenmemiz idare ederdi biraz zor oluyordu ama. Türk tugayı ilk şehidini bu yolculuk sırasında verdi. O arkadaşımızda vardı. Uçaksavar bataryasının tamponu düşmüş ve Astsubay Mehmet Gül artık şehit olmuştu. Yazının pdfsi için tıklayınız.
|
3184 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |