• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Görsel Destekli Tarih Videoları Sesli Tarih Menüsünde
    • Özgün Tarih Materyalleri
    • Tarihi Fıkralar
    • Tarih Yazılısından İnciler
    • Tübitak Tarih Proje Örnekleri
    • Sınavlar Bölümünde Bilgilerinizi Test Edebilirsiniz
    • Peygamberimizin Hayatı ve Örnek Ahlakı
    • KPSS Sunuları Yenileniyor
    • Bulmacalarla Tarih Öğreniyorum
    • Tarih Sunuları için tıklayınız.
    • En güncel tarih sunuları burada.

Anasayfa

II. Sultan Osman, 25 Ocak 1622’de Polonya seferinden İstanbul’a döner dönmez, bu seferde edindiği tecrübelere de dayanarak, inkılâpçı fikirlerini tatbike hazırlandı. Yalnız orduda değil, imparatorluğun müesseselerinde derin bir inkılâp hareketine lüzum görüyordu. Bu inkılâp sathî değil, radikal bir değişme getirecek ve devlete, Kanunî devrindeki sağlam yapışım kazandıracaktı. Yeniçeri ve diğer Kapıkulu Ocaklarını ilga etmek isteyen genç hükümdar, bunların yerine Anadolu, Suriye ve Mısır Türklerinden kurulu, yalnız askerlikle uğraşan, padişahın emirlerine mutlak şekilde bağlı yeni bir piyade sınıfı kurmak istiyordu.
26.09.2017
II. Sultan Mahmud Han, 3 Mart 1829’da, Türkiye tarihinin yenileşme hareketlerinde bir dönüm noktası olan kıyafet kanununu yayınladı. Bu kanuna göre bütün devlet görevlileri, ilmiye sınıfı dışında, fes, pantalon ve ceket giyeceklerdi. Sarık ve cübbeyi ancak ilmiye smfı taşıyabilecekti ki, bugün de Batı din adamları, kıyafetleriyle ayrılmaktadırlar. Bu kıyafet inkılâbı, her vatandaşı kapsamıyordu. Ancak devlet veazifelilerini belirli şekilde giyinmeye mecbur ediyordu. Gene de softalar, sarığın yerine geçirilen fese karşı büyük dedikodular yaptılar. Şapka inkılâbında da aynı zihniyetin, bir asır önce beğenmediği fesi savunarak şapkaya karşı koyması, burada hatırlanabilir.
26.09.2017
İzmir, 1076 yılında, Türkiye devletinin kurucusu Anadolu Fatihi Selçukoğlu I. Sultan Süleyman - Şah tarafından fethedildi. Süleyman - Şah, İzmir valiliğini, büyük komutanlarından Çaka veya Çakan Bey’e verdi. Çaka Bey, Süleyman Şah’ın oğlu ve halefi I. Sultan Kılıç - Arslan’ı kızıyla evlendirerek, hükümdar hanedanına büsbütün yaklaştı; İzmir’de büyük bir donanma yaptırdı. Bu donanmayla Sakız, Midilli, Rodos ve Sisam adalarını fethetti. Amiral Niketas Kastamönites’in kumandasındaki büyük Bizans donanmağım büyük bir yenilgiye uğrattı. Bu başarılardan cesaretlenen Çaka Bey, Bizans’ı fethedip Roma, imparatoru olmayı bile tasarladı. Ancak hükümdarlık peşinde koşması yüzünden, 1093 yılında, damadı I. Kılıçarslan tarafından öldürüldü.
25.09.2017
Türkiye tarihinin büyük imarcılarından biri, II. Sultan Bâyezid’dir. İmarcılıkta büyükbabası II. Sultan Murad’ın ve babası Fâtih Sultan Mehmed’in yolunu izlemiş ve onlardan geri kalmamıştır. Bestekâr ve şair olan II. Bâyezid, babası Fâtih’ten sonra Osmanlı hanedanından yetişen en büyük bilgin olarak da tanınır. Askerî hayatı, babası Fâtih ve oğlu Yavuz derecesinde parlak değildir. Fakat çeşitli bakımlardan, büyük Türk hükümdarları arasında sayılmaya lâyıktır. 31 yıl süren saltanatı boyunca, başta İstanbul, Amasya, Edime olmak üzere, Türkiye’nin hemen bütün şehirlerini yeni bayındırlık eserleriyle donatmıştır.
25.09.2017
28 yağında tahta geçen, Sultan Alâeddin Keykubâd Türkiye’de ‘‘birinci imparatorluk’’ dediğimiz Selçuklu çağı hükümdarlarının en haşmetlisi, belki en büyüğüdür. “İkinci imparatorluk” olan Osmanlı çağı Türkiye’sinde Kanunî Sultan Süleyman neyse, Selçuklu Türkiyesi’nde de Alâeddin Keykubâd odur. 1219 Aralığından 30 Mayıs 1237’de 45 yaşında ölümüne kadar 17 yıl, 5 ay tahtta kalmıştır.
25.09.2017
II. Sultan Mahmud tahta çıkınca sadrâzam olan Alemdar Mustafa Paşa, yenilik hareketine taraftar bir asker görünmesine rağmen III. Selim’in başlattığı reformları başarıya ulaştıracak bir adam değildi. Devletin merkezî idaresi hakkında bir şey bilmiyordu. İstanbul’a yerleşen gönüllüleri de, Yeniçeriler derecesinde zorbalığa başlamışlardı. Genç .padişah, bütün bunları önleyecek nüfuzu elde edememişti. Kapıkulu ocakları, başta yeniçeriler olmak üzere, Alemdar’ı yok etmek ve padişahı sindirmek için fırsat kolluyorlardı.
25.09.2017
Bugün başta dünyanın en büyük bir arşivi olan Başbakanlık Arşivi olmak üzere Türkiye arşivlerinde, milyarlarca yaprak tarihî vesika bulunmaktadır. Bu zenginlik, atalarımızın, Osmanlı Türklerinin yazılı kâğıda karşı gösterdikleri dikkât ve sevginin sonucudur. Osmanlı devlet teşkilâtında vesikaların ne kadar itina ile yazılıp korunduğu hakkında kısa bir fikir edinmemiz, bu iddiamızı ispat etmeye kâfidir.
24.09.2017
XIII. asrın ikinci yarısında Anadolu Selçuklularının idaresinde bulunan Türkiye devleti, tam bir çöküntü devresine girmişti. Yüzyılın sonlarında Selçukoğulları düşmek üzereydi ve onların Anadolu’yu birleştiren otoritesi yok olmuştu. Ülke, birçok Türk beyliğine ayrılmış, birliğini kaybetmişti. Anadolu Türkü’nün tek tesellisi, batıda, “uc” denen Bizans sınırındaydı. Enerjik Türk kitleleri buralarda uc beylerinin hizmetine giriyor, gaza ve cihâd üe ün ve bahtiyarlık kazanıyorlardı. Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarının büyük kısmı Türklerdeydi. Marmara’ya da erişileceğine, dünyanın en hassas noktası olan Boğazlara çıkılacağına hiç bir Türk’ün şüphesi yoktu. Bu işi başaran uc beyi, Selçukoğullarından boşalan büyük hakanlık tahtına oturmaya hak ve liyakat kazanacaktı.
24.09.2017
Osmanlıların menşei, bir hayli karanlıktır. Devletin kuruluşundan ancak belirli bir zaman sonradır ki açık ve kesin tarihî bilgilere malik olabiliyoruz. Bunun sebebi, ilk zamanlarda, o çağ tarihçilerinden hiç birisinin bu küçücük devlete önem vermemesi ve geleceğini tahmin edememesidir. Sonradan gelen tarihçilerin Osmanlıların ilk zamanlan hakkında yazdıklarının önemli bir kısmının uydurma olduğu, Türk ve Avrupalı tarihçilerin son çalışmalarıyla, kesin şekilde anlaşılmıştır. İlk devirler, hattâ umumî olarak İstanbul’un Fethi’nden önceki çağ hakkındaki bilgisizliğimizin bir sebebi de, 1402’-ye kadar toplanan Osmanlı devlet arşivinin, Timur istilâsında Bursa yağmalanırken yakılmış olmasıdır. Bundan dolayı, 1402’den önceye ait elimizde pek az resmî vesika vardır.
24.09.2017
Osmanlı devletinin Avrupa’da yaptığı baş döndürücü fetihlerin sırlarından biri, “akıncı” denen askerî sınıfın varlığıdır. Bugünün “komando” larına karşılık olan akıncılar, düşmanın İktisadî ve manevî yapışım altüst ederek, savaşın kazanılmasında pek önemli bir rol oynarlardı. Türk akın tekniği şöyleydi: Akıncı ordusu, belirli yerlerde parçalara ayrılır, o parçalar gene belirli yerlerde daha küçük birliklere bölünerek yollarına devam ederlerdi. Her birliğin tahrip edeceği şehir ve kasabalar önceden kararlaştırılırdı. Dönüşte birlikler, gene belirli yerlerde fakat evvelce ayrıldıkları mevkilerde olmamak üzere birleşirler, birkaç birleşmeden sonra tekrar tek ordu hâline gelip Türk topraklarına dönerlerdi. Bu durum, düşman ülkesini dehşet içinde bırakır, yıldırımlar ve kasırgalar gibi esip geçen akıncıların nerede ve ne zaman bulundukları ve bulunacakları hakkında yüzlerce söylenti çıkardı.
24.09.2017
... 14 ...

 


Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam690
Toplam Ziyaret1118932
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.548434.6868
Euro36.263736.4090
Saat