• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Görsel Destekli Tarih Videoları Sesli Tarih Menüsünde
    • Özgün Tarih Materyalleri
    • Tarihi Fıkralar
    • Tarih Yazılısından İnciler
    • Tübitak Tarih Proje Örnekleri
    • Sınavlar Bölümünde Bilgilerinizi Test Edebilirsiniz
    • Peygamberimizin Hayatı ve Örnek Ahlakı
    • KPSS Sunuları Yenileniyor
    • Bulmacalarla Tarih Öğreniyorum
    • Tarih Sunuları için tıklayınız.
    • En güncel tarih sunuları burada.
Komana Pontika Antik Kenti



Komana Pontika Antik Kenti

 

   Hellenistik Dönemde Karadeniz Bölgesinde egemen gücü olan Mithridatlar hâkimiyetinde, varlığından haberdar olduğumuz üç "tapınak devleti" bulunur. Bunlar Anaitis, Omanus ve Anadatusa adanmış Zela, Mene adanmış Kabeira ve Maya adanmış Romanadır. Özellikle idari ve ekonomik yapıları ile bilim dünyasının ilgisini çekmiş olmalarına rağmen, bu mabetlerin hiçbirinde detaylı bir arkeolojik araştırma veya kazı çalışması yürütülmemiştir. Bunun sonucu olarak da tapınak devleti olarak adlandırdığımız bu kendine özgü idari, ekonomik ve sosyal yapı yeterli şekilde aydınlatılamamıştır. Oysaki detaylı çalışmalar, Mithridat Krallığı’nın din kraliyet anlayışının ve Roma Döneminde yerel yaklaşımın anlaşılmasında büyük önem taşıyacaktır. 80'lerde yayınlanan her ikisi de İtalyanca iki kitapta tapınak devletlerinin yapısı tarihsel bir çerçeveden tartışılmıştır (Virgilio 1981, Boffo 1985). Bu yayınlardan günümüze, özellikle Karadeniz Bölgesinde arkeoloji ve tarih araştırmaları hızla artmış, tapınak devletleri üzerine olmasa da Hellenistik ve Roma dönemleri üzerine bilgilerimiz zenginleşmiştir.

    Komanadaki çalışmalar da hem Karadeniz Bölgesinin Hellenistik ve Roma dönemlerini aydınlatmak hem de Komana özelinden yola çıkarak tapınak devleti yapısının fiziksel görünümünü anlamak ve ortaya çıkarmak amaçları ile 2004 yılında başlamıştır.

    Komana, Dazimonitis (Kazova) Ovasının ortasında İris (Yeşilırmak) Irmağının iki yakasında kurulmuştur ve bir yandan Yeşilırmak'ın verimli alüvyonları sayesinde zengin bir ekonomiye sahip olmuş, diğer yandan da konumu ile ziyaretçilere görsel bir şölen sunmuş olmalıdır. Komana bir kent olmaktan öteye bir din merkezidir ve rahipler tarafından yönetilmiştir. Hellenistik Dönemde kral tarafından seçilmiş ve kraldan sonra en yetkin konuma sahip olan rahip, verimli toprakların işlenmesini sağlamış, gelirler tapınak birikmiş ve yılda iki kere düzenlenen festivallerde (Exodus) konuklar, törenler ve şenliklerle ağırlanmıştır. Komananın Korint'i aratmayacak kadar baştan çıkarıcı bir ticaret ve din merkezi olduğunu söyleyen Amasyalı Strabon, bizim kentle ilgili en önemli kaynağımızdır. Komanada bulunan kutsal merkez, tanrıça Maya adanmıştır. Ma’nın kelime anlamı anne olmasına rağmen, özellikleri onu savaşçı bir tanrıça olarak tanımlar. Epitetleri arasında aniketos yani "yenilmez", ve he nikephoros yani "zafer getiren" bulunur ki tanrıça sikkeler üzerindeki tasvirlerinde de özelliklerle betimlenmiştir. Strabon Ma’yı Enyo ile Plutarkos ise Semele ve Athena ile bağdaştırır. Efsaneye göre İphigenia ve Orestes’in, Artemis Tauropoulos’un kültünü İskitlerden Anadolu'ya getirirken Komana’da saçlarını tanrıçaya bağışlamış olmaları kültün aynı zamanda her iki cinsin de yetişkinliğe geçişi ile ilişkilendirilmesine sebep olmaktadır. Komana’da yaşamlarını ve hizmetlerini tapınağa adamış ve mutlaka belli ayrıcalıklara sahip, Strabon’a göre 6 bin tane tapınak hizmetkârı bulunmaktaydı. En azından Roma Dönemine kadar Komana’nın nüfusnu bu hizmetkârların oluşturduğunu söylemek mümkün, ancak bu hizmetkârların yaşam alanları, medeni halleri gibi bilgiler henüz elimizde yok. Bu sebeple Komana’da nüfus tahmininde bulunmak son derece zor. Komana’nın Hellenistik Dönemde sahip olduğu yarı-özerk statüyü Roma Döneminde de sürdürmüş olduğu düşünülebilir.


   Romalılar Ma’yı Bellona ve daha sonra Virtus ile bağdaştırmış, özellikle kültün egzotik özelliklerini (trans hali, kehanet vb.) çekici bulmuşlardır. Hellenistik'ten  Roma’ya zamanla değişen  yönetimsel güçlerle birlikte kentin sınırları sürekli yeniden şekillenmiştir. Yazılı kaynak­lardan ve bölgeye seyahat etmiş gezginlerin notlarından yola çıkarak kentin etki alanını belirlemek üzere ilk bilimsel çalışmalara 2004 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi desteği ve Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile Komana Arkeolojik Araştırma Projesi adı altında başlanmıştır. Tokat Merkez ilçeye bağlı Gümenek Köyü, Hamamtepe mevkii merkezli bir yerleşimin izleri bu çalışmalarda saptanmış ve Komana kentinin sınırlarının yerleşim geçmişinin belirlenmesi yönünde oldukça geniş bir alanda 4 yıl süren bir yüzey aştırması yapılmıştır.  Bu araştırmalar kapsamında Erken Tunç Çağından Osmanlı Dönemine değin uzanan zaman aralığı içi anılmış olan irili ufaklı yerleşimler tespit edilmiş ve belgelemesi yapılmıştır. Kısaca Komana çevresinde bir yerleşme geçmişi haritalandırılmıştır. 2009 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile ilk defa arkeolojik kazı çalışmaları, Yeşilırmak (İris) nehri kenarında konumlanmış olan Hamamtepe Höyüğü üzerinde başlamıştır. 2010 yılında kazılar genişleyerek devam etmiş ve yerleşimin kuzeybatı teraslarında yer alan Roma Dönemine ait altıgen havuz da açığa çıkarılmaya başlanmıştır.  Kazılarla, Komana kenti yerleşim tarihinin en son kullanım evresini temsil eden döneme ilişkin veriler, bir diğer deyişle kentin son sakinlerinin yaşam alanlarının bir kısmı gün ışığına çıkarılmıştır. Genel olarak Geç Bizans/ Selçuklu Dönemine ait olan bu son kullanım evresinin izleri; işlikler, ocaklar ve höyüğü çevreleyen sur duvarları olarak nitelendirilebilir.


Çalışma alanlarının birinde yaygın olarak ortaya çıkarılan bu işliklerin seramik tekstil ve h tekstil boyama, ekmek pişirme ve metal işleme fonksiyonları olabileceği düşünülmektedir. Ancak şu anda kesin bir öneri getirebilmek için yeterli arkeolojik veri sağlanmış değildir. Ortaya çıkarılmış olan ocakların tandır olması ve mekânların en azından bir kısmının mutfak işlevi görmüş olması da olasıdır. Bu alanda yalnızca üretim değil depolama da yapıldığı ana kayaya oyulmuş çeşitli boyutlardaki çukurlardan anlaşılabilmektedir. Mekanlardan birinde  ele geçen bronz aletler, tartı parçaları, ergitme kapları en azından bu mekânda metal üretimine dikkat çekmektedir. 2010 yılında sürdürülen kazılarda Selçuklu tabakalarının altına inilerek Bizans Dönemi tabakalarına ulaşılmıştır.

    İşliklerin hemen dışında 2,5 metre derinlikte Bizans Dönemine tarihlenebilen bir mezarlık alanına rastlanmıştır. Alandan 3 adet in situ iskelet ve birçok insan kemiği ile birlikte 2 adet köpek iskeleti kaldırılmıştır. Mezarlardan yalnızca 13 yaşından küçük bir çocuğa ait olan mezarda bronz bir küpe ele geçmiştir. Bulunan metal bir haç Bizans tarihlemesini destekler niteliktedir.

    Hamamtepe’de bir diğer çalışma alanında ise höyüğü tahkimatlı bir yerleşime dönüştüren sur duvarlarını anlamaya yönelik kazılar yapılmıştır. Savunma sisteminin en son evresinin Geç Bizans/Selçuklu Dönemine tarihlenmesi mümkündür. Yine 2010 yılı kazılarında yüzeyde izlenebilen ve kazılarla ortaya çıkarılmış olan en geç sur duvarının altından ikinci ve daha erken bir sur sistemi gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Tarihlemesi gelecek yıllarda duvarın temeline inildiğinde mümkün olacaktır. Geç Bizans/Selçuklu Dönemi sur duvarlarının içinde ve dışında yer alan mekânlar duvar koruma fonksiyonunu kaybettikten sonra inşa edilmiş metruk yapılara ait olmalıdırlar. Nitekim at nalı şeklinde bir ocak yapısını da barındıran bu alanlardan birinin, arkeolojik bulgular neticesinde 13.yüzyıl sonuna kadar kullanılmış olabileceği var sayılmaktadır.

   2010 yılında Roma Dönemi havuzunun yapısal özelliklerinin anlaşılabilmesi amacı ile bu alanda da bir kazı çalışması başlatılmıştır. Bu çalışma sırasında benzer anıtsal boyutlarda ancak cephesi ve kaplaması tamamen sökülerek taşınmış ikinci bir sur yapısına rastlanmıştır. Havuz ve ikinci yapı arasındaki ilişki ile su sistemi gelecek yıllarda bu yapıların fonksiyonları ile ilgili daha detaylı bilgi verecektir, ancak bu yapıların bir hamama olması olasıdır.

    Kazı çalışmalarının önemli bir kısmını da çevresel verilerin değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bu çerçevede seçilmiş çalışma alanlarında belirli tabakalardan hem toprak hem de kemikler toplanmıştır.  Ayrıca tabanlardan alman mikro-arkeoloji örnekleri ile diğer verilerin bir arada değerlendirilmesi sonucu, antik yerleşimde beslenme alışkanlıkları ve hayvancılık gibi konular aydınlanacak, ileri analizlerle yapı ve oda ölçeğinde mekânsal fonksiyonlar belirlenebilecektir. Hayvan kemiklerinin bir kısmı DNA analizi için toplanmıştır. Bu çalışma ile Komanada koyun türleri belirlenebilecektir. Antropolojik ve arkeolojik çalışmalar da devam etmektedir. Projenin bir de sosyal sorumluluk ayağı vardır. 2010 yılında ilk defa 10 kişilik bir ilköğretim öğrencisi grubuna Arkeoloji ve Sanat Tarihi bilimleri ve Çağlar Boyu Resim" üzerine seminerler verilmiş, kazı alanı gezdirilmiş ve çeşitli atölye çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmaların yörede kültür bilincini artırması hedeflenmektedir.

 

    Sonuç olarak, kazı çalışmalarının erken evresinde elde edilen arkeolojik veriler, Tokat ve çevresi için hatta daha genel olarak ele alırsak Karadeniz coğrafyası için Selçuklu ve Bizans dönemleri gündelik yaşam alanları hakkın da şu ana kadar elde edilmiş önemli sonuçları içermektedir. İlerleyen yıllarda Komana Arkeolojik Araştırı ojesi, Komana antik yerleşiminin daha c evrelerine ulaşarak özellikle yazının başında değinilen Hellenistik Dönem tapmak devleti yapısına ışık tutabilecektir. O zamana kadar ise Komana, Karadeniz Bölgesi arkeolojisine Selçuklu, Bizans ve Roma dönemlerine dair çok değerli veriler kazandırma potansiyelini şimdiden göstermiştir.

            ____

 Kaynak: Erciyas, Burcu, Prof. Dr., Aktüel Arkeoloji Dergisi, s.122-128

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yerleşim

Arkeolojisi Ana Bilim Dalı

Komana Antik Kenti Kazı Başkanı

Fotoğraflar; Komana Kazı Arşivi

(www.komana.org)

  
2413 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi33
Bugün Toplam582
Toplam Ziyaret1118824
Saat