III.Selim'in Ölümü III. SELİM’İN ÖLÜMÜ 25 Mayıs 1807 Kabakçı Mustafa ihtilâli ile in. Selim tahtından indirildi. İhtilâli çıkartan ve “Nizâm-ı Cedîd” denen yenileşme hareketlerini durduran gericiler, IV. Mustafa’yı padişah yaptılar. Nizâm-ı Cedîd taraftarlarından ele geçirilenler parçalandı ve mallan yağma edildi. Ancak III. Selim’in en değerli yardımcıları kaçıp, Rusçuk’ta Vezir Alemdar Mustafa Paşâ’ya sığındılar. Bu zatlara, “Rusçuk Yârânı” denmektedir. Başlarına, III. Selim’i seven ve Nizâm-ı Cedîd’e inanan Alemdar Mustafa Paşa geçti. Rusçuk Yârânı; İstanbul'daki gerici idareyi yıkmaya karar verdi. Alemdar’ın emrinde büyük kuvvetler bulunuyordu. Ancak gene de böyle bir işi gerçekleştirmek pek zordu. Alemdar Mustafa Paşa cahil, sâf, haris, fakat Vatansever, cesur ve sadık bir askerdi. İstanbul hakkında açık bir fikri yoktu. Hayatı Tuna yalılarında geçmişti; Rus savaşında gösterdiği başarı üzerine III. Selim tarafından vezirliğe yükseltilmişti. Onun çevresinde toplanan ve hemen hepsi genç adamlar olan Rusçuk Yârânı işe, merkezî idarede pişmiş kimselerdi. İşin kritik noktası, Alemdar’ın ne şekilde İstanbul’a gelebileceği idi. Zorla ve izinsiz başkente yürüse, büyük ölçüde kan dökülecek, üstelik Topkapı Sarayı’nda oturtulan eski hükümdar III. Selim de öldürülecek, maksat gerçekleşemeyecekti. İstanbul hükümeti, Alemdar'ın gayesini bilmiyordu. Bu sırada Rusçuk Yârânı’ndan bazıları, gizlice İstanbul'a geldi. Saray ve Bâb-ı Âlî ile temaslar başladı. IV. Mustafa bile, gericilerin tahakkümünden bıkmıştı. Kendisine meharetli bir şekilde, Alemdar, İstanbul'a çağırılacak olursa, âsîleri iş başından uzaklaştıracağı telkîn edildi. Osmanlı tarihinde o âna kadar her padişah, kendisini tahta çıkaran ihtilâlcileri temizlemişti. IV. Mustafa da aynı şeyi yapmak istiyordu. Alemdar'ı İstanbul'a çağırmaya razı oldu. 28 haziran 1808 günü ordusuyla Edirne'ye gelen Alemdar, Sadrâzamı kandırdı. Sadrâzam Çelebî Mustafa Paşa da zorbaların tahakkümünden bıkmıştı. 14 Temmuzda Edirne'den hareket eden Alemdar, 4 gün sonra İstanbul önlerine geldi. İhtilâlin başı olan Kabakçı Mustafa adındaki serserinin üzerine 80 atlı göndererek, başım kestirdi. IV. Mustafa, Dâvudpaşa Sarayı'na inip Alemdar'ı kabul etti. Rusçuk Yârânı'ndan Râmiz Efendi, padişahın bu fırsattan faydalanılarak hemen tevkif edilmesi gerektiğini hatırlattı. Alemdar, bunun mertliğe sığmayacağım söyleyerek reddetti. Alemdar, Bu cevapla da, efendisi III. Selim'in felâketini hazırlamış oldu. Büyük bir fırsat kaçırılmıştı. Alemdar'a güvenen IV. Mustafa, bu gericileri vazifelerinden azletti ve çoğunu sürdü. Böylece normal bir düzen kurulmuş oldu. Sadrâzam, hizmetlerinden dolayı Alemdar'a teşekkür etti ve artık Rusçuk'a dönmesini emretti. Alemdar'ın tam bir hafta maksatsız vakit geçirmesi ve sonunda böyle bir emir alması, büyük gafletti. Ancak 28 temmuz sabahı harekete geçebildi. 15.000 askeriyle Bâb-ı Âlî'yi bastı ve Sadrâzam’dan zorla mühr-i hümâyûn’u aldı. Sonra Top-kapı Sarayı’na yürüdü. Bâb-ı Âlî baskınını öğrenen ve Alemdardın maksadım anlayan IV. Mustafa, saray kapılarını kapatmış, uğursuz tedbirlerini almıştı. Alemdar, son fırsatı da kullanamadı. Hemen kapılan yıkıp padişahı tevkif edecek yerde, şeyhülislâmı gönderip, IV. Mustafa'nın tahttan feragat etmesini bildirdi. Hükümdar, şeyhülislâmın sözlerini bile dinlemeden, eski padişah HE. Selim'le, kendi kardeşi olan Veliaht - Şehzade Mahmud’un öldürülmeleri emrini verdi. Hayatta başka şehzade olmadığı için, bu cinayetler gerçekleştiği takdirde Alemdar, mecbûren IV. Mustafa'yı tanıyacaktı. Başçuhadar Gürcü Abdülfettah, İmrahor Kör Mehmed, Hazîne Kethudâsı Ebe Selim, Tebdil Hasekisi Bağdadh Hacı Ali ve Bostancı Deli Mustafa adlarındaki Enderun’un yüksek rütbeli subayları, yanlarına 20 kadar asker alıp III. Selimdin dairesine gittiler. Büyük hükümdar bu sırada ney üflüyordu. Kendisini korumak isteyen eşi Re’fet Kadmefendi'yi yere fırlatıp padişahın hizmetçilerinden Pakize Usta’nın parmaklarını kılıçla doğrayan katiller, IH. Selim’in üzerine yürüdüler. Silâhı olmadığı için birkaç saniye kendini çaldığı sazla savunan padişah, sağ şakağına yediği bir kıhç darbesiyle şehit edildi. Eşinin üzerine kapanan Re’fet Kadmefendi ile iki cariyeye dokunmayan katiller, daireyi terk ettiler. II. Osman’ın şehit edildiği Hâle-i Osmâniye’nin üzerinden tam 186 yıl, 2 ay ve 9 gün geçmişti. Diğer bir katiller sürüsü de, Veliaht-Şehzade Mahmud’u avlamaya çalışıyordu. Amcaoğlu III. Selim’in dairesinin basıldığını öğrenen 23 yaşındaki Veliaht, elinde kılıç bekliyordu. Şehzade Mahmud'un ağaları, kapılar tutulduğu için, efendilerini bacadan dama çıkarmak için çalışıyorlardı. Veliaht’ın hayatı, bir veya iki dakikalık bir zamanın kazanılmasına bağlıydı. Şehzade’nin hizmetkârlarından Cevrî Kalfa adındaki Çerkeş cariyesinin mangaldaki kızgın külleri kürekleyip katillerin gözlerine doğru serpmesi, bu dakikaları kazandırdı. Bacadan dama çıkan Sultan Mahmud, Ebe Selimin fırlattığı hançerle kolundan yaralanmasına rağmen, lalası Ağa’nın dayadığı merdivenden, sarayın avlusuna indi. IV. Mustafa, Alemdarın ümidini kırmak için, III. Selim'in cesedini avluya naklettirmişti. İlerleyen Paşa, cenazeyi görünce: “Vây. Efendim, seni iclâs içün bunca yerden geleyim de şu kör olası gözlerim seni bu halde görsün; hemân “Enderun Halkı” denen hâinleri katliâm edip intikam alayım!” diyerek III. Selim'in üzerine kapandı, ağlamaya başladı. Paşa'nın maiyetindekiler, ağlamakla geçirilecek bir saniye bile olmadığını, Veliaht-Şehzadenin hayatının kurtarılması icap ettiğini hatırlattılar. Tam bu sırada uzaktan yaralı ve perişan bir halde Sultan Mahmud göründü. Veliahd'ı tanımayan Alemdar: “Abe bu da kimdir?” diye sorunca İmam Hâfız Efendi: “Sultan Mahmud Han Efendimiz budur! ” dedi. Derhal etek öpen Alemdar; Veliaht Şehzade'ye, padişah sıfatıyla biat etti. Alemdar, Saray'a girip III. Selim'i şehit eden Enderûnluları kılıçtan geçirmek niyetindeyken Sultan Mahmud: “Sen o işle mukâyyed olma, şimdi askerini dağıt, arkamdan gel!” emrini verdi. Askerini çeken Alemdar Mustâfa Paşa, Sultan Selim'in hediyesi olan mücevherli hançerinden başka silâhlarını çıkarıp yeni hükümdarın arkasından Hırka-i Saâdet Dâiresi’ne doğru yürüdü. Daha yolda II. Mahmud, sadâreti Alemdar’a verdiğini bildirdi ve ilk irâdelerini tebliğ etti.
Kaynak: Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, MEB, İstanbul, 1989. S. 229-233 |
16006 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |