KRİSTOF KOLOMB (1451-1506) KRİSTOF KOLOMB (1451-1506)
Kolomb Avrupa'dan hep batıya giderek Doğu'ya ulaşacak bir yol bulmak isterken, farkında olmadan Amerika kıtasını keşfetti ve böylece dünya tarihi üzerinde, muhtemelen kendi beklentilerinin çok üzerinde bir etki bıraktı. Yeni Dünya'da keşifleri ve sömürgecilik çağını başlatan keşfi, tarihin önemli dönüm noktalarından biriydi. Avrupa halkına büyüyen nüfusunu barındırabileceği iki yeni kıta açtı ve Avrupa ekonomisini değiştiren yeraltı zenginlikleri ve hammaddeler için kaynak oluşturdu. Kolomb'un yaptığı keşif, Amerika'daki Kızılderili uygarlığını yerle bir etti. Uzun vadede; batı yarımkürede bir zamanlar bu bölgede yaşayan Hint uluslarından çok farklı yeni bir uluslar takımının oluşumuna neden oldu ve böylece Eski Dünya milletleri üzerinde etki bıraktı. Kolomb'un öyküsünün ana hatları meşhurdur: 1451 yılında İtalya'nın Cenova şehrinde doğmuştur. Büyüdüğünde bir geminin kaptanı ve yetenekli bir gemici olmuştur. Zamanla hep batıya gidip Atlas okyanusunu aşarak Doğu Asya'ya kısa bir yol bulun mümkün olduğuna inanmış ve bu fikrin inatla peşinden gitti. Sonunda, Kastilla (Castille) kraliçesi I. Isabella'yı keşif gezisine maddi kaynak sağlamaya ikna etmiştir. Gemileri İspanya'dan 3 Ağustos 1492'de ayrıldı. İlk durak Afrika açıklarındaki Kanarya adalarıydı. Kanarya adalarını 6 Eylül’de terk ederek batıya doğru yelken açtılar. Uzun bir yolculuktu, tayfa korktu ve geri dönmek istedi. Kolomb ise yolculuğu sürdürmekte ısrar etti ve 12 Ekim 1492'de kara göründü. Kolomb İspanya'ya Mart ayında döndü ve muzaffer kaşif, şanla şerefle karşılandı. Daha sonra, Çin ya da Japonya ile doğrudan bağlantı kurmak gibi boş bir ümitle, Atlas okyanusunda üç yolculuk daha yaptı. Kolomb, Doğu Asya'ya bir yol bulduğu fikrine, bunun gerçek olmadığı anlaşıldıktan sonra bile, uzun süre sıkı sıkıya sarıldı. Isabella Kolomb'a keşfettiği topraklarda valilik vaad etmişti. Ancak Kolomb yönetici olarak o kadar başarısızdı ki, sonunda görevinden el çektirilerek İspanya'ya zincire vurulmuş olarak gönderildi. Burada hemen serbest bırakılmasına karşın, kendisine bir daha asla yöneticilik verilmedi. Bununla birlikte yokluk içine öldüğüne ilişkin yaygın söylentinin dayanağı yoktur; 1506 yılında öldüğünde oldukça varlıklıydı. Kolomb'un ilk yolculuğunun Avrupa tarihini kökten değiştirdiği, Amerika kıtası üzerindeki etkisinin ise daha da büyük olduğu açıktır. 1492, her okul çocuğunun bildiği tek tarihtir. Yine de, Kolomb'a bu listenin bu kadar üst sıralarında yer verilmesine birkaç itiraz olması da mümkündür.
Bu itirazlardan biri, Kolomb'un Yeni Dünya'yı keşfeden ilk Avrupalı olmamasıdır. Viking denizcisi Leif Ericson, Amerika'ya Kolomb'dan birkaç yüzyıl önce ulaşmıştı. Viking ve Kolomb arasındaki zaman zarfında başka Avrupalıların da Atlantik'i aşmış olabilecekleri düşüncesi akla yakındır. Ancak tarihsel olarak Leif Ericson nispeten önemsiz bir kişiydi. Keşifleri topluma mal olmadı, ne Avrupa'da ne de Amerika'da büyük değişimleri de tetiklemedi. Diğer yandan, Kolomb'un keşifleriyle ilgili haberler bütün Avrupa'ya hızla yayıldı. Kolomb geri dönüşünün ilk birkaç yılı içinde, doğrudan O’nun keşiflerinin sonucu olarak, Yeni Dünya’ya seferler düzenlendi ve yeni toprakların fethi ve sömürgeleştirilmesi başladı. Bu kitaptaki diğer kişiler gibi, Kolomb da O olmasaydı da yaptıklarının başarılabilecek olduğu tartışmasına açıktır. On beşinci yüzyıl Avrupası zaten coşku içindeydi. Ticaret gelişiyordu, keşif gezileri kaçınılmazdı. Hatta Portekiz, Kolomb’dan hatırı sayılır bir süre önce, Karayipler için yeni bir rota araştırmalarına fiilen başlamıştı. Gerçekten de Amerika Avrupalılar tarafından er ya da geç keşfedilmesi, hatta bu konuda fazla gecikme olmaması mümkün görünüyor. Ama Amerika 1492’de Kolomb yerine, 1510 yılında söz gelimi Fransızlar veya İngilizler tarafından keşfedilseydi, sonraki gelişmeler oldukça farklı olurdu. Ne olursa olsun, Kolomb Amerika’yı keşfeden kişidir. Olası üçüncü itiraz, on beşinci yüzyıl Avrupalıların Kolomb’un seyahatlerinden önce de dünyanın yuvarlak olduğunu bildikleridir. Bu kuram yüzyıllar öncesinde Antik Yunan’daki düşünürlerce öne sürülmüştü ve Aristoteles tarafından kuvvetle desteklenmesi, 1400’lerin öğrenim görmüş Avrupalılarının bu hipotezi kabulü için yeterliydi. Ancak, Kolomb’un ünü dünyanın yuvarlak olduğunu göstermesinden kaynaklanmamaktadır ( aslına bakılırsa bunu zaten başaramamıştır) Kolomb, Yeni Dünya’yı keşfetmesiyle ün kazanmıştır ve ne on beşinci yüzyılın Avrupalıları ne de Aristoteles, Amerika kıtasının varlığına ilişkin en ufak bir bilgiye sahip değillerdi. Kolomb, hayranlık uyandıracak bir karaktere sahip değildi. Son derece tamahkardı; hatta Isabella’yı kendisine maddi destek sağlamaya ikna etmekte karşılaştığı güçlüklerin önemli bir nedeni, anlaşma sürecinde son derece haris davranmasıydı. Aynı zamanda –günümüzün ahlaki ölçütlerine göre yargılamak pek adil olmamakla birlikte-Kızılderililere insanı sarsacak kadar zalim davranmıştır. Ama bu liste tarihin en asil ruhlu kişilerini değil de en etkili olanlarını kapsıyor ve bu ölçüte göre Kolomb listenin üst sıralarında yer almayı hak ediyor.
Kaynak: Michael H. Hart, Dünya Tarihine Yön Veren En Etkin 100, Neden Kitap Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 64-66. |
1869 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |